Kitap Ara >>>

28 Mayıs 2016 Cumartesi

Etienne Gilson Tanri ve Felsefe PDF

Etienne Gilson Tanri ve Felsefe PDF

Bu dört konferans, bütün metafizik problemler arasında en yüksek
mevkii işgal eden bir problemin sadece bir yönünü ele almaktadır.
Bu işi de oldukça sınırlı sayıda tarihî verilere dayanarak yapmaktadır
ki, sözkonusu veriler, teknik açıdan iyice tayin ve tesbit edilmiş
olmaktan ziyade doğrulukları peşinen kabul edilmiş veriler durumundadır.
Bu problem, metafizik bir mahiyet arzeden, Tanrı problemidir.
Ayrıntılı bir inceleme için problemin seçilen yönü ise, Tanrı
kavramımızla Tanrı’nın varlığının isbatlanması konusu arasındaki
münasebettir. Bu felsefe problemini ele alış tarzım, daha önce Felsefî
Tecrübenin Birliği (Scribner, New York, 1937) ve Ortaçağlarda Akıl
ve Vahiy (Scibner, New York, 1938) adlı eserlerimde ortaya konan
tarzla aynı mahiyettedir. Bu tarz, geçmiş felsefelerin tarihine dayanmak
suretiyle bir felsefe probleminin doğru düzgün dile getirilişini
sağlayan temel verileri bulup ortaya koymak ve sözkonusu verilerin
ışığında problemin çözümünü tesbit etmeye çalışmaktır.
Şüphesiz bu, felsefî hakikate yaklaşmanın yegane tarzı değildir.
Kaldı ki, sözkonusu tarz yeni de sayılmaz. Onun eşsiz örneklerini Plü­
ton’un çeşitli diyaloglarında, sözgelişi Theaetetus, Philebus ve Parmenides’de
görmekteyiz. Aristoteles, Metafizik’i/j “Birinci Kitap” ında
açıkça aynı yaklaşım tarzına başvurmuş ve onu başarılı bir şekilde
uygulamıştır. Pek tabiî, bu yaklaşım tarzı, kendi mahiyetinden kaynaklanan
birtakım tehlikelere de açık bulunmaktadır. Şöyle ki, o,
felsefî dogmaların değer kaybına uğratılarak sıradan felsefî kanaatler
düzeyinde ele alındığı basit bir diyalektik oyuna indirilebilir. Bu
oyunda her kanaatin, kendi açısından, doğru; başka kanaatler açısından
yanlış olduğu başarılı bir biçimde ortaya konabilir. Akademinin
felsefî metoduna özgü bozulmuşluğu en iyi şekilde sergileyen, Yeni
Akademidir. Fakat, aynı yaklaşım tarzı, somut, münferit ve dolayısıyla
reddedilemez hakikatler şeklinde ele alınan çeşitli felsefelerin bir
tarihine de irca edilebilecek biçimde bozulmuştuk gösterebilir. Buna
göre, her ne kadar çeşitli felsefelerin tarihi, kendi başına felsefe tahsilinin
meşru ve hatta zaruri bir bölümünü oluşturmakta ise de, onun
bir tarih olma mahiyeti, tarihî vasıfta olan sonuçlardan başka sonuç­
ların amaçlanmasını yasaklar. Burada, Platon, Aristoteles, Descartes,
Kant, şu şu felsefe problemleri hakkında şunları düşündüler deriz.
Bu tür gerçekleri ortaya koyduktan ve mevcut bütün imkânları
kullanarak onları anlaşılır duruma getirdikten sonra felsefe tarihi
programının görevi bitmiş olur. İşte tam bunun bittiği yerde felsefe
kendi görevini yapmaya koyulabilir ki, bu görev, Platon, Aristoteles,
Descartes ve Kant’ın felsefe sorularına vermiş oldukları cevapları,
bizzat bu soruların gerekli kıldığı verilerin ışığında ele almak ve de­
ğerlendirmek demektir. Felsefeye tarihî açıdan yaklaşmak yöntemi,
çeşitli felsefelerin tarihini felsefe için bir vasıta olarak kullanır.
Tıpkı her şey gibi bu görev de iyi yahut kötü bir şekilde yerine
getirilebilir. Görevi kötü şekilde yerine getirme yollarının en kötüsü,
belki de, dogmatik felsefe üzerine yazılmış bazı ders kitaplarında gö­
rüleni olup bu eserlerde doğru olarak sunulan muayyen bir doktrin,
öteki bütün doktrinlerin doğruluk yahut yanlışlıklarının hemen belirlenmesinde
bir ölçü olarak kullanılır. Bu metodun meşru olarak kullanılabileceği
bir tek bilgi sahası vardır ki, o da vahye dayalı
ilahiyattır
. Eğer inanç yoluyla Tanrının konuştuğuna (vahyettiğine)
iman etmişsek (Tanrının söylediği doğru olduğuna göre) Tanrının
kelâmına ters düşen her şeyin bâtıl olduğuna bir çırpıda karar verebiliriz;
vermek zorundayız da. Thomas Aauinas’m “… Tanrının
Hıristiyan düşünürler, ilahiyat sahasını, genellikle “vahye dayalı ilahiyat,
(revealed theologyj, “Tabiî” veya “aklî ilahiyat” (natura)) yahut rasyonel
ilahiyat (rational theology) diye ikiye ayırırlar. (Çeviren)
kelâmına inanmak Kelâmda hata olabileceği ihtimalini ortadan kaldırır”
şeklindeki ifadesi, bu çeşit kelâmı tutumun en mükemmel örne­
ğini sergiler. Ne var ki bu tutum, daha işin başında iken birtakım de­
ğişikliklere tâbi tutulmasından dolayı, ilahiyattan felsefeye aktarılamaz.
Elbette ki Tanrının sözü, sırf Tanrı sözü olduğu için her türlü
yanılmayı dışarıda tutar. Ama hiçbir filozofun sözü, sırf filozofun sö­
zü olduğu için kendisine ters düşen hükümleri hata kabul edip dışarı­
da tutamaz. Eğer onun söylediği doğruysa, söylenilenin kendi zıtları-
nı dışarıda tutmasından dolayıdır; başka bir ifade ile, doğruluk, filozofun
gerek belli bir problemi ortaya koymasında, gerek onun çözü­
mü için zarurî olan bütün verilerin hakkını vermesinde başarılı olmasından
kaynaklanır.

İndir:




https://yadi.sk/i/8EWBr-97s5vcw

Etienne Gilson Tanri ve Felsefe PDF Rating: 4.5 Diposkan Oleh: Admin

0 yorum:

Yorum Gönder