Zola’nın yirmi ciltlik Rougon-Macquart roman dizisinin en unutulmaz cildidir “Nana”. Nana, bir hayat kadınıdır. İlk önceleri bir tiyatro oyuncusu olan Nana daha sonra hayat kadını olur ve hayatı bir düşüş içine girer. İlk basıldığı gün on binler satan ve Fransa’yı ayağa kaldıran “Nana” eleştirmenler arasında da büyük tartışmalara ve ayrılıklara yol açmıştır.
İnsan dışı bir cinselliğin dünya edebiyatındaki simgesi olan “Nana” dünyanın en eski mesleği olan fahişeliğin edebiyattaki en mitik örneğidir. Yazarı Emile Zola bu roman için şöyle der: “Nana’nın konusu özetle şudur: Kıçı üzerinde hayatını sürdüren bir toplum. Henüz kızışmamış ve peşindekilerle sürekli alay eden bir dişi bir köpeğin ardından koşan bir köpekler sürüsü…”
Bu romanda Zola, bir kadının, bir rejimin (II. İmpa-ratorluk Fransa’sı) ve bir toplumun çürüyüşünü resmediyor. Bu resimde cinsellik, tarih ve mit hep birlikte yaşıyor ve tükeniyor; aynı anda ve aynı kötü ağız kokusu içinde.
0 yorum:
Yorum Gönder