Kitap Ara >>>

19 Haziran 2016 Pazar

Ustün Dökmen Sosyometri ve Psikodrama PDF

Ustün Dökmen Sosyometri ve Psikodrama PDF



NİÇİN SOSYOMETRİ VE PSİKODRAMA VE NİÇİN BU KİTAP
Sosyometri ve onun bir parçası olan psikodrama, Moreno tarafından bu yüzyılın ilk yarısında ortaya atıldı ve
geliştirildi. O günden bugüne ise ne işlevleri azaldı, ne de popülerlikleri; etkilerinin gelecek yüzyılda da süreceği
anlaşılıyor. Bu yüzyılın başlarında, hatta ortalarında, psikiyatride, psikolojide ya da sosyolojide popüler olan bazı
yaklaşımlar, ya kabuk değiştirdi, ya da gözden düştü. Örneğin psikolojide artık, Pavlovcu olduğunu,
Skinnerci/operantçı olduğunu ya da yapısalcı olduğunu söyleyen, hemen hemen kalmadı; yapısalcılık devrini
tamamladı, eski davranışçılığın yerini ise bilişsel-davranışçı akım aldı. Oysa benzeri durum sosyometri ve
psikodrama için söz konusu değil. Gerek akademik alanda, gerekse uygulama alanında, Moreno’nun öğretisine ilgi
ve ihtiyaç sürüyor. Bir toplumsal düzenleyici olarak sosyometri testi ve bir ruhsal tedavi/ruhsal geliştirme
yaklaşımı olarak psikodrama hâlâ popüler. Üstelik, giderek kalabalıklaşmakta olan dünyamızda sosyometrik
düzenlemelere, giderek robotlaşmakta .olan modern toplumlarda ise psikodramaya duyulan ihtiyaç günden güne
artmaktadır.
Niçin Sosyometri, Niçin Psikodrama
Yukarda, günümüz dünyasında sosyometriye ve psikodra-maya duyulan ihtiyacın giderek artmakta olduğunu
belirttik.
Sosyometri ve Psikodrama
Bunun temel nedenlerinden birisi dünyanın giderek ka-labalıklaşmasıdır. Belirli mekânlarda yaşamak zorunda olan
insanların sayısı arttıkça, kimin kiminle birlikte oturacağı ya da çalışacağı konusu, çözülmesi gereken önemli bir
sorun olmaktadır. Bu sorunu çözmek istediğimizde, akla gelen yaklaşımların başında sosyometri testi yer
almaktadır. Moreno’nun Viyana’daki mülteci kamplarında yeniden yerleştirdiği insanlar gibi günümüz insanı da,
yeniden yerleşmeye, seçtiği kişilerle komşu olmaya ihtiyaç duymaktadır.
Günümüz dünyasında psikodramaya duyulan ilginin artması ise kanımca bambaşka bir sebepten kaynaklanıyor.
Şöyle ki: Moreno (1963), insanın insanla birleşmesinden çocukların, insanın doğa ile birleşmesinden ise robotların
ortaya çıktığını belirtmişti. Robotlarla insanlar arasındaki en önemli fark, robotların -en azından şimdilik- spontan
ve yaratıcı olamamalarıdır, insanda ise büyük bir spöntanlık ve yaratıcılık potansiyeli vardır. Fakat ne yazık ki bu
potansiyel, çağlar boyunca Anababa otoritesiyle bastırılmıştır, çocukların ve yetişkinlerin spontanlıkları
törpülenmiş, insanlar “ezberleyen robotlar” haline gelmeye başlamışlardır (Dökmen, 1994). Kısacası geçmiş
çağlarda, insanın spontanlığı ve yaratıcılığı yine insan eliyle bastırılmıştı; kanımca, çağımızda bu ele ikinci bir el
eklenmiştir. Bu da sanayileşmedir. Teknolojinin ve otomasyonun gelişmesi, insanı ikinci kez robotlaştırıyor. Bizim
yerimize düşünüveren bilgisayarlar, bizim yerimize yapıveren makineler, bizim yerimize hayal kuruveren
televizyonlar, bizleri, “yapan ve yaşayan insanlar” olmaktan çıkarıp, “yaşamı seyreden insanlar” haline getiriyor.
Şüphesiz ki, robotlaşıyo-ruz diye, teknolojiden de vazgeçemeyiz. Doğallığımızı sürdürmek ile sanayileşmek
arasında denge kurmak zorundayız; içimizdeki “spontan insan” ile robotlar dünyasını uzlaştırmak zorundayız. İşte
çağımızda bu uzlaşmayı sağlayabilecek yaklaşımların başında psikodrama gelmektedir. Moreno’ya göre
psikodramanın temel amacı, insanların spontanlıklannı ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine fırsat sağlamaktır.
Psikodra-ma sahnelerinde spontanlıklannı ve yaratıcılıklarını geliştiren
kişilerin, topluma, doğaya ve teknolojiye uyum sağlamaları kolaylaşır, “yarına kalma” şansları artar.
Oyun, Rol, Rüya, Tiyatro, Psikodrama
Önsöz’den önceki sayfada, bir şiir ve birkaç söz yer alıyor. Sanırım bu şiir ve sözler, elinizdeki kitapta yer alan
önermeleri özeüemektedir. Kitapta bazen açıkça, bazen ise dolaylı olarak ifade edilen bu önermeler şunlardır:
Moreno’nun ve Huizinga’nın ileri sürdükleri gibi rol ve oyun, kültürden önce geliyor olabilir. Bu durumda rolü,
oyunu ve bu ikisinin uzanüsı olan tiyatroyu ve psikodramayı, aralarında ortak yanlar bulunan, iç içe geçmiş dört
halka kabul edebiliriz. Bu dörtlüye rüyaları da katabileceğimizi düşünüyorum. Eğer Huizinga’nın dediği gibi, kültür
ürünü olan her şeyi “oyun” kabul edersek, kanımca bu oyunların en muhteşemlerinden birisi tiyatrodur. Tiyatro,
insanı insana insanla anlatan bir oyundur. Rüyaların ise bir tür tiyatro olduğunu düşünebiliriz. Rüya, kişilerin tek
başlarına oynadıkları bir oyundur; yalnızca bir hayal değildir; rüya, insanın ürettiği bir özgürlüktür; rüyada, –
Freud’ün dediği gibi- geçmişi tekrar yaşayabilirsiniz veya -Adler’in dediği gibi- geleceğin provasını yapabilirsiniz.
Bu açıdan psikodrama da rüyaya benzer. Psikodramada da Moreno’nun belirttiği gibi geçmişteki bir olayı tekrar
yaşamak, gelecekteki bir olayı ya da bir hayali canlandırmak mümkündür. Kısacası, rüya ve psikodrama, bir tür
tiyatro sayılabilir. Rüya, tiyatro ve psikodrama, Huizinga’nın Homo Ludens’inin (Oyuncu insanının) birer
oyunudur. Bu üçlü içinde en güçlü oyun, diğer bir ifadeyle insanlara en fazla fayda sağlama potansiyeli olan oyun
psikodramadır.
Rüya, tiyatro ve psikodrama üçlüsü içinde en güçlü oyunun psikodrama olduğunu ileri sürdük. Bunun temel nedeni,
psikodramanın, rüyayı, tiyatroyu ve diğer tüm insan etkinliklerini kapsıyor olmasıdır, insanlar rüya gördüklerinde
ve özellikle tiyatro izlediklerinde, ruhsal açıdan gelişme kaydedebilirler. Fakat psikodramada kişilerin daha
sistematik ve daha hızlı biçimde gelişme kaydetmeleri mümkündür. Her şeyden önce
Sosyometri ve Psikodrama
psikodrama, spontan tiyatro yoluyla insanlara spontanlık ve yaratıcılık kazandırmayı ve onları ruhsal açıdan
geliştirmeyi amaçlayan bir tedavi yaklaşımıdır. Psikodramada kişilerin gelişmeleri tesadüfe bırakılmaz. Psikodrama
sahnelerinde, konuyla ilgili bilimsel bilgilerle donanmış uzmanların rehberliği altında oyuncuların ve izleyicilerin
ruhsal yönden gelişmeleri amaçlanır. Kişilerin günlük yaşamda yaşadıkları olaylar ve kafalarında canlandırdıkları
hayaller, psikodrama sahnelerinde tekrar canlandırılır. Moreno’nun dediği gibi, psikodrama sahnelerinde
yaşantılarımızı tekrar canlandırırsak (ikinci kez ya-şabilirsek), bu yaşantılarımızdan doğan sıkıntılardan
kurtulabiliriz. Çünkü, bir defa yaşanmış bir olayı, psikodrama sahnesinde ikinci kez yaşarken, bu yaşantıyla ilgili
katarsis sağlama, içgörü kazanma ve dolayısıyla da bu yaşantıyı kontrol etme şansımız ortaya çıkar. Ayrıca
psikodramada yaşantılarımızı yeniden yapılaştırmak ve yeni davranışlar denemek de mümkündür. İşte psikodrama
bu yüzden etkili bir oyundur ve bu yüzden gelecekte de günümüzde olduğu kadar işlevsel olmaya devam edecektir.
Gelecekte insanlar, sosyometriden ve psikodramadan yeterince yararlanabilirlere, robotlar arasında kaybolmazlar,
robotlaşmazlar ve böylece yarınlara kalmayı başarabilirler.
Niçin Bu Kitap
Bu kitabı niçin yazdığımı, daha doğrusu, sosyometri ve psikodrama ile ilgili dilimize çevrilmiş çeşitli yayınlar
varken, böyle bir kitabı yazmaya neden gerek duyduğumu belirtmek istiyorum. Bu kitabı yazmamın başlıca iki
nedeni var. Birincisi şu: Bilimsel çalışmalar sırasında yabancı dillerden yararlanmak elbette ki doğaldır. Ancak, bir
konuyu öğrenmeye ve öğretmeye çalışan bilim adamlarının ve uygulamacıların, kendi dillerinde düşünmeleri
gerektiği inancındayım. Özellikle, psikodrama gibi ülkemizde henüz yaygınlaşmakta olan bir alanda Türkçe
yazılmış kitapların yayımlanması, konunun insanlarımız tarafından özümlenmesine ve kültürümüzle bütün-
leşmesine katkıda bulunacaktır. Bu düşünceden hareketle, sosyometri ve psikodrama konusunda, ülkemizdeki
uygulamalara ağırlık veren bir kitap yazmak istedim...




Ustün Dökmen Sosyometri ve Psikodrama PDF Rating: 4.5 Diposkan Oleh: Admin

0 yorum:

Yorum Gönder